Kurs Kurs Nereye Kadar? Çocuklarımıza Dinlenmeyi Unutturduk
Uzm. Dr. Mesut Engin
“Boş kalmasın, gelişsin, geride kalmasın…”
Bu cümle artık her evde duyuluyor.
Ama bazen iyi niyetle başlayan bu telaş, farkında olmadan çocuklarımızın en değerli dönemini—çocukluğunu—sessizce çalıyor.
İkinci Mesai: Okuldan Kursa, Kurstan Eve
Artık 6-7 yaşındaki bir çocuğun günü, yetişkinden daha yoğun.
Okuldan çıkıyor, yüzmeye gidiyor. Oradan kodlama kursuna, oradan piyanoya.
Anne-baba da içinden “biz yapamadık, o yapsın” diye geçiriyor.
Ama çocuk ne yapıyor biliyor musunuz?
Bazen sadece nefes almaya çalışıyor.
Kursun da Fazlası Zarar
Elbette kurslar kötü değil.
Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki; çocukların spor, müzik, tiyatro gibi yapılandırılmış etkinliklere katılması özgüveni, sosyal becerileri ve akademik uyumu güçlendiriyor.
Yani doğru kurs, doğru zamanda çok şey kazandırabiliyor.
Ama burada bir kırılma noktası var:
Fayda stresin önüne geçtiğinde gelişim olur.
Stres faydanın önüne geçtiğinde tükenmişlik.
Son yıllarda yapılan çalışmalar, fazla kursa giden çocuklarda uyku bozukluğu, yorgunluk, kaygı ve “yetişememe” hissinin arttığını söylüyor.
Bazı çocuklar sabah kalkmak istemiyor, midesi ağrıyor, sürekli “bugün gitmesem olmaz mı?” diye soruyor.
Bu noktada o kurs artık eğitim değil, baskıya dönüşüyor.
Serbest Oyunun Unuttuğumuz Gücü
Amerikan Pediatri Akademisi yıllardır söylüyor:
“Oyun, çocuk için lüks değil; gelişimin temel ihtiyacıdır.”
Serbest oyun — yani çocuğun kendi kurallarını koyduğu, hayal kurduğu, bazen sıkılıp yeniden başladığı oyunlar — beynin laboratuvarı gibidir.
Orada çocuk plan yapar, çözüm bulur, empati kurar, hata yapmayı öğrenir.
Hiçbir kurs bu kadar derin öğrenme sağlayamaz.
Ama biz bazen “boş durmasın” diye o oyun alanlarını tıklım tıklım dolduruyoruz.
Oysa çocuk, kendi kendine oyalanırken büyüyor; sürekli yönlendirildiğinde değil.
Üç Sihirli Soru
Ebeveynler olarak karar verirken kendimize şu üç soruyu sormamız gerekiyor:
Bu kurs çocuğun isteği mi, benim endişem mi?
Takvimi dolu mu, yoksa nefes alacak boşlukları var mı?
Gerçekten keyif alıyor mu, yoksa dayanıyor mu?
Eğer cevaplarda denge yoksa, çocuk artık gelişmiyor; sadece “idare ediyor.”
Sıkılmak da Gelişimin Parçası
Evet, çocuklar sıkılmalı.
Çünkü sıkılmak, beynin “yeni bir şey üret” dediği andır.
Sıkılan çocuk, hayal kurar.
Hayal kuran çocuk, keşfeder.
Ve keşfedebilen çocuk, hayatta kendi yolunu bulur.
Bazen hiçbir kurs, bir çocuğun kendi hayalini kurmasına denk değildir.
Aile Teması: Kaybolan Parça
Unutmayalım, aileyle geçirilen zaman da bir eğitimdir.
Birlikte yemek yapmak, yürüyüşe çıkmak, oyun oynamak, bazen sadece sohbet etmek…
Tüm bunlar çocuğun ruhunu onarır, güven duygusunu besler.
Eğer kurslar bu alanları yok ediyorsa, o zaman gelişim değil; eksilmedir.
Son Söz
Erken yaşta tempoya sokmak, çocuğu geleceğe hazırlayabilir.
Ama o temponun içinde uyku, oyun ve aile yoksa, bu hazırlık eksik kalır.
Çocuğun eline kalem tutuşturmak kolaydır.
Ama elinden çocukluğunu almak, telafisi olmayan bir kayıptır.
O yüzden bazen en doğru eğitim, bir akşam evde sıkılmasına izin vermektir.
Uzm. Dr. Muhammet Mesut Nezir Engin
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı