O Çantayı Kim Taşıyor?
Uzm. Dr. Mesut Engin
Sabahın erken saatleri…
Yolda yürüyen küçük bir çocuk, adımlarını zorlayarak atıyor. Omzunda, kendi boyuyla yarışan bir çanta. Çantasının içinde sadece kitap yok; defterler, kalem kutusu, beslenme çantası, suluk, yedek kıyafet… Hepsi bir arada. Henüz kemikleri tam sertleşmemiş, kasları gelişimini tamamlamamış bir çocuk bedeninin sırtında koca bir yük.
Ve biz yetişkinler, bu manzarayı her sabah doğal karşılıyoruz.
Bir çocuk doktoru olarak yıllardır görüyorum; sırt, boyun ve bel ağrısı çeken çocukların sayısı az değil. Çoğu zaman bir film çekimi gerektirmiyor; çocuk çantasını sırtına taktığında vücudu bir tarafa eğiliyor. Yılın büyük çoğunluğunda haftanın ise neredeyse her günü taşındığını düşünürsek, omurganın gelişimini bozabiliyor. Uzun vadede skolyoz, postür bozukluğu, sırt kaslarında kalıcı ağrı ve yorgunluk hissi bırakabiliyor. Hatta bazı çocuklar, bu baskı nedeniyle solunumlarını bile sığ alıyor; çünkü çanta omuzdan değil, gövdenin ön kısmını da etkiliyor.
Peki bu durum kader mi? Elbette değil.
Okul sisteminde yapılabilecek küçük ama etkili değişikliklerle bu tablo tersine çevrilebilir.
Her sınıfta öğrencilere ait küçük dolaplar tahsis edilse, çocuklar her gün tüm kitaplarını taşımak zorunda kalmasa, yalnızca o günkü ders materyallerini götürseler… Bu kadar basit bir adım, yıllarca sürecek ortopedik ve kas-iskelet sorunlarının önüne geçebilir.
Velilere düşen görev de az değil. Bir gün çocuğunuzun çantasını siz sırtlayın. 200-300 metrelik bir yürüyüş bile size yeterli olacaktır. O zaman fark edeceksiniz o yükün, sadece defter ve kitap olmadığını.
Bazı ebeveynler “çocuğum alışsın” diyerek durumu küçümsüyor. Oysa gelişim çağında vücuda yapılan her baskı, ileride düzeltilmesi güç bir hasar bırakabiliyor.
Ayrıca çanta seçiminde de dikkatli olunmalı. Geniş askılı, ortopedik destekli, ağırlığı eşit dağıtan modeller tercih edilmeli. Çanta omuzlardan çok aşağı sarkmamalı, bele yakın taşınmalı. Çantanın ağırlığı, çocuğun vücut ağırlığının yüzde onunu geçmemeli. Örneğin 30 kiloluk bir çocuk için bu oran en fazla 3 kilogram olmalı.
Okul idareleri de bu konuda velileri bilinçlendirmeli; rehberlik saatlerinde “doğru çanta kullanımı” eğitimi verilmesi küçük ama etkili bir adım olacaktır.
Bir başka önemli nokta da dijitalleşmedir. Teknoloji sadece oyun için değil, yük hafifletmek için de kullanılabilir. Bazı ders kitapları dijital ortama taşınabilir, her öğrencinin tabletle ders işlediği sistemler yaygınlaştırılabilir. Böylece çocuklar bilgiye ulaşırken sırtlarında ansiklopedi taşımak zorunda kalmazlar.
Ve elbette belediyelere, yerel yöneticilere de iş düşüyor. Okulların fiziki şartları iyileştirilmeli, öğrencilere ayrılan alanlarda ergonomi esas alınmalı. Her yıl tonlarca asfalt dökülüyor, ama çocuklarımızın sırtındaki ağırlık hiç hafiflemiyor. Oysa geleceğe yapılacak en kıymetli yatırım, onların bedenlerini korumaktır.
Bu yazı bir eleştiriden çok, bir çağrıdır. Çünkü çocuklarımızın sırtında taşıdığı şey yalnızca defter değil; bizim geleceğimizin yükü.
Eğer biz bu yükü görmezden gelirsek, o omurga yalnız değil, bir toplum da eğilir.
Eğitim, çocuğun sırtını değil, zihnini güçlendirmeli.
Bırakalım çocuklar, ağırlığı değil; bilgiyi, merakı ve umudu taşısınlar.