USD 42,52
EUR 49,60
ALTIN 5.764,89
BIST100 10.919

Alfa Kuşağı: Hızlı, Dikkatsiz, Hiperaktif mi?

Uzm. Dr. Mesut Engin

Uzm. Dr. Mesut Engin

22 Temmuz 2025 | 13:16

Hayal edin…

Bir salonda oturuyorsunuz. Yanınızda 4 yaşında bir çocuk. Elinde tablet, ekranın başında gözleri büyümüş. Parmağı, ekranda saniyede 3 kez kaydırıyor. Hemen yanında bir başka çocuk, yere uzanmış, legoların ortasında. Sadece 2 dakika oynayıp bırakıyor. Sıkılmış. Sonra bir başkasına geçiyor. O da sıkıcı. Sonra televizyona. Derken “anneeee!” diye bağırıyor. Ne istediğini bilmiyor. Ama bir şey istiyor. Hep bir şey istiyor.


Bu çocuklar kim?
Bu çocuklar Alfa Kuşağı.


“Konsantre olamıyor”, “Yemekte oturamıyor”, “Sürekli sıkılıyor”


Muayenehanemde gün geçmiyor ki benzer cümlelerle gelen ailelerle karşılaşmayayım.
Hepsi çok ilgili, çok özverili. Ama bir o kadar da yorgun. “Bizim çocuk bir tuhaf” diyerek başlıyorlar anlatmaya.
Yemekte 5 dakika zor oturuyor. Kitap dinlemiyor. Oyuncakla oynamıyor. Ama ekrana kilitleniyor. Saatlerce…


Peki sorun ne?


Sorun çocuklarda değil.


Sorun, çocukluğun elinden alınmış olması.


Alfa Kuşağı’nın doğduğu dünya, hız ve uyaranla dolu bir dünya.
Bir çocuk oyun oynarken hayal kurmalı. “Bu tahta parçası bir roket” diyebilmeli. Ama biz onlara hazır senaryolar verdik. Renkli, gürültülü, hızlı akan videolar. Her saniye bir yeni sürpriz. Her dokunuşta bir animasyon.
Ve sonra şaşırıyoruz:
“Neden 10 saniye kitapta duramıyor?”


Dikkat Eksikliği mi?


Hayır.
Bu dikkat çekilmiş bir dikkat.
Ve yerine konamıyor.


Çocuklar bir şeye odaklanamıyor çünkü zihinleri sürekli başka bir yere çekiliyor.
Biraz oyun, biraz yemek, biraz televizyon, biraz kaygı, biraz öfke…


Bazen de ebeveynler:
•“Yeter artık, biraz otur şurada!”
•“Her şeyi denedim, bir türlü söz geçiremiyorum.”
•“Benim zamanımda böyle miydi?”


Çatışma burada başlıyor.


Eski ebeveynlik refleksleri, yeni kuşağın dünyasında çalışmıyor.


Bu çocuklara emir vermek değil, sınır koymak gerekiyor.
Ama sadece “yasaklar” değil, düzen sunmak gerekiyor.
Evet, bir çocuk ekrana bakabilir. Ama ne zaman ve ne kadar olduğunu bilen bir evde.


Sınır, “yasak” demek değil.
Sınır, çocuğa “güvendeyim” dedirten çizgidir.
Tutarlıysa, güven verir.
Daldan dala değişiyorsa, çocuk da hep sınırları zorlar.


Çocuklar hızlı mı?


Evet.
Çocuklar dikkatsiz mi?
Belki.
Ama hepsinden önce:
Çocuklar yalnız.


Yalnızlık, çok ekranla; çok eşya ile; çok “sus payı” ile giderilmeye çalışılıyor.
Ama hiçbir yapboz, bir annenin oturup birlikte hikâye anlatması kadar etkili değil.
Hiçbir çizgi film, bir babanın kurduğu yastık kalesi kadar eğlenceli değil.


Çözüm ne?


Size bir reçete yazamam. Çünkü bu sadece medikal bir mesele değil.
Ama size bir hayal bırakabilirim:


Akşam yemeğinden sonra tüm ekranlar kapanıyor.
Baba, çocuğuyla yere oturuyor.
Anne, bir kitap açıyor.
Ve bir hikâye başlıyor:
“Bir varmış, bir yokmuş…”


Çocuk gözlerini kaldırıyor.
Zihninde bir şey canlanıyor.
O gün ilk kez, hayal kuruyor.
Belki de ilk kez, dikkat veriyor.
İşte orada başlıyor iyileşme.
Ve işte orada başlıyor gerçek bağ.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Tüm Yazılar