Dijital Çağda Çocuk Olmak: Hak İhlalleri ve Sorumluluklar
Av. Affan İşman
Teknolojinin hızla geliştiği çağımızda sosyal medya, yalnızca yetişkinlerin değil, çocukların da gündelik yaşamının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Artık oyunlar sokaklarda değil, ekranların ardında oynanmakta; arkadaşlık ilişkileri dijital platformlarda kurulmakta, hatta kimlik gelişimi dahi bu mecralarda şekillenmektedir. Ancak bu durum beraberinde ciddi tehditleri de getirmektedir. Özellikle siber zorbalık, kişisel verilerin kontrolsüz paylaşımı, psikolojik baskılar ve istismar riski, çocuklarımızı görünmez bir tehlike ağı içine sürüklemektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. maddesi, devletin ve ailenin çocukları koruma yükümlülüğünü açıkça düzenlerken, 56. maddesi sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını güvence altına almaktadır. Günümüzde “çevre” kavramını yalnızca fiziki alanlarla sınırlı düşünmek mümkün değildir. Çocukların aktif olarak bulunduğu dijital ortamlar da bu hakkın kapsamına dâhil edilmelidir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, çocukların kimlik bilgileri, fotoğrafları ve özel yaşamına ilişkin verilerin rızaları dışında paylaşılmasını yasaklamakta; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ise “çocuğun üstün yararı” ilkesini evrensel bir ölçüt olarak ortaya koymaktadır. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nda çocukların dijital ortamda maruz kaldığı tehdit, şantaj, hakaret ve istismar gibi fiiller suç olarak düzenlenmiş ve yaptırıma bağlanmıştır.
Ne var ki, hukuki düzenlemelerin varlığı tek başına yeterli değildir. Ailelerin önemli bir kısmı çocuklarının sosyal medya kullanımını etkin biçimde denetleyememekte; sosyal medya platformları ise yaş sınırlarını kâğıt üzerinde uygular gibi görünmekte fakat pratikte bu sınırların ihlalini önleyememektedir. Bu boşluk, çocukları siber zorbalığa ve manipülasyona açık hale getirmekte; onların ruhsal, sosyal ve akademik gelişimlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Son yıllarda yaşanan üzücü olaylar, dijital dünyadaki hak ihlallerinin en az fiziki dünyadaki ihlaller kadar yıkıcı sonuçlar doğurduğunu göstermektedir.
Bu noktada çözüm için ailelere, eğitim kurumlarına, devlete ve sosyal medya şirketlerine önemli sorumluluklar düşmektedir. Ebeveynlerin dijital okuryazarlık konusunda bilinçlendirilmesi, okullarda dijital güvenlik ve haklara ilişkin eğitimlerin verilmesi, sosyal medya şirketlerinin çocuk profillerine yönelik daha sıkı denetim mekanizmaları geliştirmesi ve devletin bu alanda özel ve kapsamlı yasal düzenlemeler yapması artık ertelenemez bir zorunluluktur.
Unutulmamalıdır ki, dijital çağda çocukların güvenliği yalnızca ailelerin değil; toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğudur. Bugün atılacak adımlar, yarının daha sağlıklı, bilinçli ve güçlü bir neslin yetişmesine katkı sağlayacaktır. Çocuğun üstün yararı ilkesi yalnızca evde, okulda ya da sokakta değil; sanal dünyada da yolumuzu aydınlatmaya devam etmelidir.
Av. Affan İşman