Şeker hastalığı (diyabet), sadece kan tahlillerinde şeker yüksekliği ile giden bir hastalık olmayıp; beslenme alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı, stres seviyemizi ve hatta uykumuzu ilgilendiren sistemik bir bozukluktur.
2024 yılı Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 800 milyon erişkin diyabet hastası olduğu tahmin ediliyor. Türkiyede ise 35-70 yaş arası diyabet görülme sıklığı yaklaşık % 14,7.
Bu ciddi tablo karşısında birçok hasta, klasik tedavilere ek olarak bitkisel ve geleneksel destekleri aramaya başladı. Özellikle sosyal medya ve alternatif tıp platformları; zerdeçal, tarçın, çörek otu, kudret narı gibi ürünleri ön plana çıkarıyor. Ancak ne yazık ki bu ürünler çoğu zaman yanlış bilgilerle veya bilimsel dayanaklardan yoksun biçimde sunuluyor.
Yakın zamanda Türkiye’de yapılan bir bilimsel araştırma(*), diyabet hastalarının yaklaşık %30’unun bitkisel ürün kullandığını ve çoğunun bunu hekime danışmadan yaptığını ortaya koydu. Bu durum, masum gibi görünen "doğal" ürünlerin bazı hastalarda ilaç etkileşimleri, kan şekeri dengesizlikleri, hatta karaciğer-toksisite gibi riskleri beraberinde getirebildiğini gösteriyor.
Bütüncül-fonksiyonel tıp, diyabeti sadece kan şekeriyle sınırlamaz. Sindirim sistemi sağlığı, insülin direncinin nedenleri, stres hormonlarının (özellikle kortizol) etkisi, kronik inflamasyon ve mitokondriyal fonksiyonlar bu yaklaşımda detaylı şekilde ele alınır. Bu nedenle, diyabet tedavisi sadece metformin, insülin ve glukometre ile sınırlı kalmaz; kişiye özel diyet, stres yönetimi, uyku düzeni, antioksidan ve fitoterapötik desteklerle zenginleştirilir.
Bütüncül tıp açısından diyabet tedavisinde ;
• Düşük glisemik indeksli besinler: Tam tahıllar, baklagiller, sebzeler, az şekerli meyveler.
• Akdeniz tipi beslenme: Zeytinyağı, balık, taze sebze-meyve, ölçülü kuruyemiş.
• Tarçın, zerdeçal, zencefil gibi kan şekeri düzenleyici baharatlar ve çörekotu
• Yoğurt, kefir, turşu gibi probiyotikler.
• Aralıklı oruç / zaman kısıtlı beslenme: Bazı çalışmalarda insülin duyarlılığını artırdığı gösterilmiştir (doktor onayıyla!).
• Berberin: Kan şekeri regülasyonuna yardımcı olabilir.
• Aloe vera, acı kavun (momordica charantia), keçiboynuzu, çörek otu gibi desteklerin glisemik kontrol üzerine çalışmaları vardır.
• Düzenli egzersiz insülin duyarlılığını artırır.
• Stres yönetimi kortizol düşüşüyle kan şekeri dalgalanmalarını azaltır.
• Yeterli uyku: Uykusuzluk insülin direncini artırır.
• Akupunktur: Diyabetin komplikasyonları (ör. nöropati ağrısı) için bazı çalışmalarda faydalı bulunmuştur.
Bitkisel tedaviler bu noktada dikkatli bir şekilde, laboratuvar bulguları ve bireysel ihtiyaçlara göre entegre edilmelidir. Örneğin:
- Tarçın, insülin hassasiyetini artırabilir ancak bazı kişilerde tansiyonu etkileyebilir.
- Çörek otu, anti-inflamatuvar etkisiyle fayda sağlayabilir fakat bağışıklık sistemi hastalıkları olanlarda dikkatli olunmalıdır.
-Zerdeçal, karaciğer dostudur fakat safra yolları problemi olan hastalarda sıkıntı yaratabilir.
-Berberin; kan sulandırıcılar (warfarin, aspirin, klopidogrel) ile birlikte kanama riskini artırabilir, antibiyotikler, tansiyon ilaçları, bağışıklık baskılayıcılar ile etkileşim gösterebilir.
Unutulmaması gereken en önemli mesaj şudur: Bitkisel destekler faydalı olabilir; ama bilinçsiz kullanıldığında faydadan çok zarar getirebilir. Her hasta özeldir ve bir başkasına iyi gelen, size iyi gelmeyebilir.
Bu yüzden özellikle diyabet gibi kronik bir hastalıkla yaşayan bireyler için en doğru yol, hekim gözetiminde, laboratuvar verilerine dayanan, bireyselleştirilmiş bütüncül bir yaklaşımla hareket etmektir.
(*)Internal and Emergency Medicine (2025) 20:1353–1359 https://doi.org/10.1007/s11739-025-03938-y