“Sosyal Medyada Geleneğe Uygun Eserler Kadar Hatalı Görseller De Çok Fazla Yer Alıyor”
Tezhip, sabır ve titizlik gerektiren bir sanattır ama aynı zamanda ruhu besleyen bir yolculuktur. Tezhip sanatçısı Firdevs Cebeci, babası Mehmet Memiş’ in hattat yolculuğundan aldığı ilhamla, klasik motiflerin ve renklerin büyülü dünyasında kendi iç dünyasını keşfederek klasik motifleri altın ışığıyla buluşturuyor.
Tezhip Sanatçısı Firdevs Cebeci’yle sanat yolculuğunu, tezhip sanatının derinliklerini, sanat anlayışını ve daha birçok konuyu konuştuk. Dijital dünyanın tezhip sanatı üzerindeki etkisini değerlendiren Cebeci, “Sosyal medya platformlarında yapılan çokça görsel paylaşımları var. Geleneğe uygun icra edilen eserler kadar maalesef hatalı olarak nitelendirebileceğimiz görseller de çok. Bu da bilgi kirliliğine sebep oluyor” dedi. Okuyucularının ilgisine sunuyoruz.
Tezhip sanatına yönelirken sizi besleyen ilk ilham kaynağı neydi? Ailenizin sanat geleneği içerisinde yetişmiş biri olarak, hattat bir baba figürünün (Mehmet Memiş) yolculuğunu gözlemlemek sizde nasıl bir etki bıraktı?
Elbette tezhip sanatına yönelmemde en büyük etki babama aittir. Babamın sanat hayatı benim de sanata ilgi duymama ve eğitim hayatımda bu yönde bir yol çizmeme vesile olmuştur. Babam aynı zamanda ilk hocam; sanatına duyduğu saygısıyla, sanatıyla hemhal oluşuyla, çalışmalarında disiplinli ve özverili oluşuyla gerek bana gerek öğrencilerine her zaman örnek bir sanatkâr olmuştur. "Allah güzeldir, güzeli sever" buyuruyor Peygamber Efendimiz (sav). Tezhip sanatı da içinde bulunduğu eseri güzelleştiriyor. Bu hadis-i şeriften de etkilendiğini söyleyebilirim.
Tezhiple hiç karşılaşmamış birine bu sanatın “ruhunu” nasıl anlatırsınız? Kimileri tezhip için “ışığın altınla buluştuğu sabır sanatı” der—sizce tezhip insanın iç dünyasında nasıl bir karşılık bulur?
Işıltılı ihtişamlı zorlu ama gözü gönlü ruhu terbiye eden sonsuzluğa uzanan bir yolculuk diyebilirim.
Tezhipte renk ve motiflerin taşıdığı anlamlar yüzyıllardır incelikle yorumlanır. Kendi çalışmalarınızda renk ve motif seçerken neleri öncelersiniz? Doğadan, klasik örneklerden veya çağdaş tasarım yaklaşımlarından mı besleniyorsunuz?
Daha ziyade klasik dönemin (15-16 yüzyıl) eserlerinden beslendiğimi söyleyebilirim. Renk ve motiflerin gelenekte nasıl kullanıldığına dikkat ederim. Elbette klasik biçimler/formlar dışında çalıştığımız eserlerde oluyor. Biçim/tasarım olarak klasik örneklerden farklı olsa da içeriği ile motif ve renk konusunda geleneğe bağlı kalmayı tercih ederim. Eser hat içeren bir çalışma ise tasarımın yazının mahiyetine uygun olmasını gözetirim.
Bu sanatın en temel şartları sabır, titizlik ve ritmik bir dikkat. Tezhip yaparken sizin için en zorlu aşama hangisidir? Örneğin taslak çizimi, tahrir veya zevk alarak yaptığınız fakat disiplin gerektiren başka bir aşama var mı?
Daha zor olan bence tasarım kısmı. Ortaya yeni bir şeyler çıkarmanın daha sancılı bir süreç olduğunu söyleyebilirim. Bir eser için hazırladığımız desen/tasarım ilk hazırladığımız taslaktan uygulanacak haline kadar pek çok kere değişime uğrar. Eserin uygulaması belli bir disiplin içinde ilerler. İlk aşama altının kullanılması, ardından mührelenmesi, tahrir gibi.... Uygulamadaki her aşamayı zevk alarak yapıyorum.
Birçok sanatçı tezhip sürecini bir çeşit içsel yolculuk ya da meditasyon olarak tanımlar. Siz çalışma masanızın başına geçtiğinizde zamanla ilişkiniz nasıl değişiyor? Tezhip, sizin için bir ifade biçimi mi yoksa bir arınma hâli mi?
Masa başında iken zamanın nasıl geçtiğini gerçekten anlamıyorum. Son derece dikkat isteyen bir sanat. Dolayısıyla ona konsantre olduğunuzda dış dünya ile bağlantınız kesiliyor. Bu durumda zihni meşgul eden telaşlardan bir süreliğine de olsa uzaklaşmış oluyorsunuz.
Osmanlı’dan bugüne aktarılan tezhip geleneği, yaşayan bir kültürel miras niteliğinde. Bu mirasın korunması, öğretilmesi ve geleceğe aktarılması konusunda sizce günümüzde en büyük sorumluluk kimlere düşüyor? Kurumlara mı, usta–çırak ilişkisine mi, yoksa bireysel çabalara mı?
Bu sorumluluğun hepimize ait olduğunu düşünüyorum. Kurumlarda da usta-çırak eğitimlerinde de geleneği korumak şart. Öncelikle geleneğe uygun olarak eğitim almak ve onu özümsemek gerekir. Elbette yeni fikirler ve uygulamalar yapılabilir Ama bu geçmişi hiçe sayıp tahrip edecek şekilde bir yenilik olmamalı. Geçmişin izlerini koruyan yenilikler kabul edilebilir. Korumak kadar geleceğe aktarılmasını sağlamakta önemlidir. Bunun için de sanatkarlara destek olmak ve öğrenmek isteyenlerle buluşabilmelerini sağlamak gerekir.
Geleneksel sanatlara gençlerin ilgisini artırmak gerek kültürel gerek teknik açıdan önemli. Sizce genç kuşakların tezhibe yakınlaşması için nasıl bir eğitim, iletişim ya da kültürel ortam oluşturulmalı? Sosyal medya ve dijital platformların rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geleneksel Türk sanatlarının eğitim-öğretim programlarında yer alması; gençlerde milli kültür bilincinin kazandırılmasına, milli unsurları korumanın ve geleceğe aktarmanın önemini öğrenmelerine önemli bir katkı sağlayacaktır. Eğitim için üniversite çağına kadar beklemek yerine lise döneminde de başlanılabilir. Günümüzde Güzel Sanatlar Liseleri var, fakat Geleneksel Türk Sanatları bölümü sadece bir lisede var. Bunun yaygınlaşması gençlere daha erken yaşta sanat eğitimine başlama imkânı sunacaktır. Sosyal medya platformlarında yapılan çokça görsel paylaşımları var. Geleneğe uygun icra edilen eserler kadar maalesef hatalı olarak nitelendirebileceğimiz görseller de çok. Bu da bilgi kirliliğine sebep oluyor. Bireysel olarak üzerimize düşen, yapılan her eserin doğru olduğunu düşünmemek ve güvenilir kaynakları takip etmektir.
Her sanatçının kalbinde özel bir yere sahip olan bir eser, bir dönem veya bir deneyim vardır. Sizin hafızanızda iz bırakan, belki sizi dönüştüren en özel çalışma ya da süreç hangisiydi?
Her sürecin artılarıyla eksileriyle bir güzelliği elbette var. Fakat Topkapı Sarayı'ndaki katıldığım kurs ve yüksek lisans öğrenciliğimdeki eğitim dönemlerimin yeri ayrı diyebilirim.
Dijital çağın hızında geleneksel sanatların konumu sıkça tartışılıyor. Sizce tezhipin geleceği nasıl şekillenecek? Dijital araçlar, bu klasik sanatın kaybolmasına mı neden olur, yoksa yeni bir alan mı açar?
Hayatın birçok alanını etkileyen dijitalleşmenin elbette sanat dünyasında da bir takım etkileri mevcuttur. Fakat bu durumun geleneksel sanatların kaybolması gibi bir etkiye sebep olacağını düşünmüyorum. Dijitalleşmenin birtakım kolaylıklar sağladığı doğrudur. Tasarımda çizim için kullananlar var. Fakat eserin uygulamasına bir katkısı olacağını zannetmiyorum. Çünkü o zaman el yapımı olmaktan çıkar ve sanat eseri özelliği olmaz. Dijitalleşmenin sanatımız açısından bizlere sağladığı en güzel şey, yazma eserlerin bir süre önce Kültür Bakanlığı tarafından dijital ortama taşınması ile araştırmacıların eserlerin görsellerine ulaşabilme imkanının olmasıdır. Önceki kuşaklardan günümüze kadar inişli çıkışlı çeşitli dönemler geçirerek bugüne gelen tezhip sanatının bizlerden sonra da devam edeceğine inanıyorum. Bizlere hocalarımız vesilesiyle gelenekteki tatbiki ile ulaşan tezhip sanatının aslını koruyarak bizden sonraki nesillere de aktarılmaya devam edeceğini umuyorum.
Tezhip öğrenme süreciniz nasıldı? Bu sanata yeni adım atanlara, ilk heyecanını yaşayanlara hangi tavsiyeleri verirsiniz? Özellikle sabır, ritim, desen algısı ve ustalık ilişkisi konusunda neler söylemek istersiniz?
Sanatkar bir babanın evladı olarak erken yaşlarda Tezhip sanatına ilgi duymaya başladım. Lise döneminde babamın görevi nedeniyle Şanlıurfa'daydık. Günümüzde hemen hemen her şehirde gerek özel, gerek yerel yönetimlerin açmış olduğu kurslar mevcut. O dönemlerde şimdiki kadar yaygın olmadığı için orada böyle bir imkanım olmadı. Babamın desteğiyle, onun kitaplarından ve bildiği kadarıyla yönlendirmelerinden ufak tefek karalamalar yaparak başladım. Ardından 2000 yılının yaz döneminde Güzel Sanatlar Fakültesine hazırlık olması niyetiyle Cahide Keskiner hocamın atölyesinde tezhip sanatına dair ilk adımlarımı atmış oldum. Sakarya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tezhip ana sanat dalında eğitimime başladım ve 2004 yılında mezun oldum. Mezuniyetin hemen ardından 2004-06 yıllarında Kültür Bakanlığı bünyesinde Topkapı Sarayı'nda düzenlenen Tezhip kursuna katıldım. Bir süre ara verdikten sonra yüksek lisans eğitimimi de Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Geleneksel Türk Sanatları bölümünde tamamladım. Sanat sonsuz bir derya öğrenmekle bitmiyor. İlgi duyanlara tavsiyem sabırlı olmaları neticeye varmak için acele etmemeleri, gerçekten gönülden sevip isteyince sabır da beraberinde geliyor. Desen ve renk bilgisi için bol bol eser incelemelerini tavsiye ederim.
Haber: Rana EROL