USD 32,30
EUR 34,80
ALTIN 2.408,18
BIST100 10.254
İHBAR hattı 0552 642 79 79

Ramazan'da hangi savaşlar kazanıldı?

Ramazan ayı, her ne kadar oruç ve bu ayda yapılan ibadetlerle özdeşleşen bir ay olsa da tarihte pek çok savaşın gerçekleştiği, birçok zaferin elde edildiği de bir aydır. Peki Ramazan'da hangi savaşlar kazanıldı? Detaylara haberimizden ulaşabilirsiniz...

Ramazan'da hangi savaşlar kazanıldı?
11 Mart 2024 | 11:09
Son Güncelleme:

1- BEDİR ZAFERİ

Hicret'in ikinci yılında, 624'te gerçekleşen Bedir Savaşı, Peygamber Efendimizin (sav) önderliğindeki Müslümanlarla Mekkeli müşrikler arasında gerçekleşen ilk savaştır.

Bedir, Medine'nin 160 kilometre uzağında, Mekke-Medine yolunun Suriye kervan yoluyla birleştiği yerde yer alan bir kasabaydı.

Halk, ticaret için yola çıkan kervanların konaklaması karşılığında verdikleri hizmetlerle ve hayvancılıkla geçimini sağlıyordu.

Hicret'in ikinci senesinde Kureyşlilerden pek çok kişi Ebu Sufyan idaresindeki ticaret kervanına katılarak Suriye'ye gitti.

Peygamber Efendimiz (sav) durumdan haberdar olunca ashabını topladı ve onlara kervandaki malların çokluğu, muhafızların azlığı hakkında bilgi verdi.

Bu kervanı Mekke'ye dönerken uğrayacakları Bedir topraklarında ele geçirebileceklerini söyleyerek kendilerini sefere davet etti.

KUREYŞLİ MÜŞRİKLER SAYICA ÜSTÜNLERDİ

Resul-i Ekrem (sav), Medine'den hareket etmeden on gün önce, sahabilerden Talha bin Ubeydullah ve Said bin Zeyd'i kervan hakkında bilgi toplamak üzere görevlendirmişse de bu iki sahabi ancak Bedir Savaşı'nın yapıldığı gün geri dönebildi.

Resulullah (sav), kervanın dönüş bilgisini başka bir kaynak aracılığıyla öğrendi ve 12 Ramazan'da Medine'den hareket etti.

Sancaktarlık görevi Mus'ab bin Umeyr, Hz. Ali ve Sa'd bin Muâz'a verildi. İslam ordusunun sayısı, 74'ü muhacir olmak üzere 231'i ensar olmak üzere toplam 305 kişiydi. Orduda 70 deve ve 2 at bulunuyordu.

Suriye'den dönen Ebu Sufyan, Hicaz'a yakın bir yerde Resulullah'ın (sav) kervana baskın yapacağı bilgisini aldı ve Kureyşlilerden yardım istedi.

Kervanın pusuya düşmemesi için Bedir'den uzak olan ve sık kullanılmayan sahil yolunu takip etti.

Ebu Sufyan'ın yolladığı haber üzerine Kureyşlilerden 1000 kişi Ebu Cehil komutasında Mekke'den yola çıktı. Orduda 700 deve, 100 at vardı.

MÜŞRİKLER GÜÇLERİNİ GÖSTERMEK İÇİN YOLLARINA DEVAM ETTİLER

Müşrikler, Ebu Süfyan'ın gönderdiği haberle kervanın kurtulduğunu öğrendiler ve içlerinden bazılarının savaşa gerek kalmadığını söylediler.

Hazırladıkları ordunun büyüklüğünü ve gücünü Müslümanlara göstermek için yollarına devam ettiler.

Bedir yakınlarında konaklayan Peygamber Efendimiz (sav) kervan hakkında bilgi toplatmak üzere Zübeyr bin Avvâm, Hz. Ali ve Sa'd bin Ebû Vakkas'ı görevlendirdi.

Kureyşliler de Müslümanların Bedir civarında olduklarını haber alınca heyecana kapılarak baskına uğramamak amacıyla tedbir aldılar.

17 Ramazan günü iki ordu da Bedir'e doğru hareket etti. Müslümanlar Bedir kuyularına Kureyşlilerden erken ulaştı ve bu kuyular kapatıldı.

SAVAŞ MÜSLÜMANLARIN ZAFERİYLE SONUÇLANDI

Savaş, mübareze olarak adlandırılan bire bir meydana çıkmaların ardından başladı ve ikindiye doğru Müslümanların zaferi ile sonuçlandı.

Başta İslam'ın ve Peygamber Efendimizin (sav) en büyük düşmanı Ebû Cehil olmak üzere 70 müşrik öldürüldü, 70 kişi de esir alındı. Buna karşılık Müslümanlar sadece 14 şehid verdiler.

Resul-i Ekrem (sav) şehitlerin cenaze namazlarını kılarak onları defnettirdi, Kureyş'in ölülerini de gömdürdü.

Müslümanların bu savaşta meleklerin yardımıyla desteklendiği, Kur'an-ı Kerim'de zikredilmişti: "Andolsun ki Allah size, zayıf ve çaresiz iken Bedir'de de yardım etmişti. Allah'a isyandan sakının ki şükretmiş olasınız." (x)

Âl-i İmrân suresi 123. ayetin tefsiri

"Rabbinizden yardım dilediğiniz zamanı hatırlayın. Hemen size, "Meleklerden peşi peşine gelen binlik kuvvetlerle ben size yardım edeceğim" diye cevap verdi."

2- MEKKE'NİN FETHİ

Müslümanlarla Mekkeli Kureyşliler arasında yapılan Hudeybiye Antlaşması ile Benî Bekir bin Abdümenât ve Huzâa arasında Câhiliye döneminden beri süregelen kan davası ortadan kaldırılmıştı.

Mekkeli Kureyşlilerin müttefiki olan Beni Bekir kabilesi, bu antlaşmaya aykırı biçimde, bir gece baskını düzenlediler.

Müslümanların himayesindeki Huzâa kabilesine saldırdılar ve kabilenin reisi Kâ'b bin Amr ile bazı Huzâalıları öldürdüler. Bunun üzerine Huzâa kabilesi Medine'ye bir heyet gönderdi.

Resûl-i Ekrem (sav), Kureyşlilere bir mektup yollayarak Benî Bekir'le ittifaktan vazgeçmelerini veya öldürülen Huzâalıların diyetini ödemelerini istedi.

MÜŞRİKLER HUDEYBİYE ANTLAŞMASINI İHLAL ETTİLER

Allah Resulü, diyeti ödememeleri halinde Hudeybiye Antlaşması ihlâl edilmiş olacaklarını ve kendileriyle savaşacağını bildirdi.

Kureyşliler, diyet ödemeyi ve Benî Bekir ile dostluktan vazgeçmeyi reddettiler ve Hudeybiye Antlaşması'nı yenilemek üzere reisleri Ebu Sufyan'ı Medine'ye gönderdiler.

Ancak Ebû Süfyân Medine'deki girişimlerinden olumlu bir sonuç alamadı.

Mekke'ye yürümeye karar veren Peygamberimiz (sav), kan dökmemek ve düşmanı hazırlıksız yakalamak için gideceği yeri gizli tutarak sefer hazırlıklarına başladı.

Müslüman kabilelere haber gönderip Medine'de toplanmalarını istedi. Ordusunun gerçek gücünü saklamak amacıyla bazı kabilelerin yol boyunca orduya katılmasını emretti.

3- FETHU'L FÜTUH OLARAK ANILAN ZAFER

Peygamber Efendimiz (sav), Mekke'yi fethetmek üzere 10 bin kişilik bir ordu ile yola çıktı.

İslam ordusunun büyüklüğü karşısında paniğe kapılan Kureyşliler Ebû Süfyân'ı Resûl-i Ekrem'e gönderdiler.

Ebû Süfyân başkanlığında Peygamberimizin (sav) karargâhına giden heyet üyeleri İslam'ı kabul etmiş olarak Mekke'ye döndüler.

Bu durum karşısında Mekke halkı İslam ordusuna karşı konulamayacağını anladılar.

Ebu Sufyan'ın Kâbe'nin avlusunda Mekkelilere kendisinin İslam'ı kabul ettiğini ve teslim olmaktan başka çarelerinin kalmadığını söyleyerek Mescid-i Haram'a veya kendi evine sığınmalarını tavsiye etmesi Mekke'nin teslimi anlamına geldi.

Müslümanların zaferiyle sonuçlanan Mekke'nin fethi, tarihe "fethu'l-fütûh" olarak geçti.

Hicri takvimde Hicret'in 8'inci yılında gerçekleşen bu mübarek fetih, Ramazan ayının 10'uncu gününe denk gelir.

4- KADİSİYE ZAFERİ

Müslümanların 636 yılında gerçekleştirdikleri Kadisiye Savaşı, Ramazan ayında zaferle sonuçlanan bir başka savaştır.

Bu savaş, Müslümanlara Kuzey Irak ve İran'ın kapılarını açması bakımından önemlidir.

Sasanilerin tahta çıkardıkları III. Yezdicerd ile birlikte önce Müslümanların fethettiği toprakları geri almayı planlamışlar ve karışıklıklara sebep olmuşlardır.

Hz. Ömer'in hilafeti döneminde gerçekleşen bu olaylar üzerine Hz. Ömer, büyük bir kuvvet hazırlamak için faaliyete geçmiş ve ordunun organizasyonuna büyük önem vermiştir.

İslam orduları 634'te gerçekleşen Köprü savaşında Sasani kuvvetlerine karşı ağır bir yenilgiye uğramışlar; 635 yılında Büyevb savaşında ise muzaffer olmuşlar, Dicle ve Fırat havzasında üstünlük sağlamışlardı.

ORDUNUN BAŞINDA SA'D BİN EBU VAKKAS VARDI

Hz. Osman, Hz. Ali, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvâm ve Abdurrahman bin Avf gibi ileri gelen sahabilerle görüşen Hz. Ömer, Medine'de kalmanın uygun olacağına karar vermişti.

İslam ordusunun kumandanlığına Sa'd bin Ebu Vakkas'ı getirdi; ona ve orduya bazı tavsiyelerde bulunarak Irak'a doğru yola çıkmalarını emretti.

Beraberindeki kuvvetlerle yola çıkan Sa'd, Zerûd ve Şerâf denilen yerlerde konaklayarak halife tarafından görevlendirilen yeni birliklerin kendisine katılmasını bekledi.

Kışın başlayan hazırlıkların tamamlanmasından sonra ordu ilkbaharda Kufe'nin 30 kilometre güneyinde bulunan Sasaniler'in en önemli sınır şehri Kadisiye'ye vardı.

Kaynaklarda İslam ordusu için 60-70 bin, Sasani ordusu için 30 bin ila 250 bin arasında değişen farklı rakamlar verilmiştir.

Bazı araştırmacıların tespitlerine göre ise Müslümanların asker mevcudu yaklaşık 9-10 bin kadardır. Sasaniler ise 70-80 bin kişi olarak kabul edilmektedir ve ayrıca Müslümanlar için ciddi bir tehlike teşkil eden 30 civarında file sahiplerdir.

İSLAM ORDUSU İLK KEZ FİLLERLE KARŞILAŞTI

Sa'd bin Ebu Vakkas, Hz. Ömer'in isteği üzerine cephedeki gelişmeleri devamlı şekilde Medine'ye bildirmiş ve halifeden gelen talimatlara uymuştur.

Haftalar süren birbirlerini kollayıştan sonra savaş başlamış ve çok şiddetli bir şekilde üç veya dört gün devam etmiştir.

Vücudundaki çıbanlardan dolayı rahatsız durumda olan Sa'd fiilen çarpışmalara katılamamış ve orduyu kurdurduğu yüksekçe bir çardaktan yönetmiştir.

Müslümanların ilk kez karşılaştıkları filler nedeniyle ilk gün tecrübesizlik nedeniyle zor anlar yaşansa da ikinci İslam ordusu toparlanmış, ancak şiddetli çarpışmalar nedeniyle üçüncü gün ağır kayıplar vermişlerdir.

Suriye'den gelen 6 bin kişilik kuvvetin de desteği ve ordu içinde bulunan kumandanların dâhice manevralarıyla üstünlüğü ele geçirmişlerdir.

Sasani ordusu, kumandanları Rüstem'in öldürülmesinin ardından dağılmış ve büyük bir bozguna uğramıştır.

Müslümanlar bu savaşta çok miktarda ganimet ele geçirmişlerdir ve bu savaş Müslümanlara büyük bir moral ve üstünlük sağlamıştır.

5- AYNİCÂLÛT SAVAŞI

Aynicâlût Savaşı, Memluk ordusuyla Moğol kuvvetleri arasında 1260 yılında meydana gelmiştir.

Ramazan ayında kazanılan bu zafer ile Moğollar ilk defa mağlup edilmiş ve batıya ilerleyişleri durdurulmuştur.

Aynicâlût, Filistin'de Nablus ile Beysân arasında bulunan bir mevkidir. Hülagü komutasındaki Moğol ordusu 1258 yılında Bağdat'ı işgal etmiş ve Abbasi halifeliğine son vermiştir.

Ardından Suriye'ye yönelerek Halep ve Şam'ı zaptetmişlerdir. Halep ve Şam melikinin Mısır'a haber gönderip yardım istemesi ile Memluk tahtında Moğol kuvvetlerine karşı koyabileceği düşünülen Emîr Kutuz tahta geçirilmiştir.

Kutuz, Moğollarla savaşmaya karar vermiş ve Moğol elçilerini öldürterek, bütün Müslümanları Moğollara karşı cihada davet etmiştir.

GERİ DÖNMEK İSTEYENLERE ETKİLİ BİR KONUŞMA YAPTI

Yolda Moğollarla karşılaşmaktan korkan bazı emirlerin geri dönmek istemeleri üzerine Sultan Kutuz, tesirli bir konuşma yapmıştır.

Uzun yıllar beytülmâlin ekmeğini yiyen insanların şimdi Allah yolunda cihaddan geri kalmalarının kendilerini büyük bir vebal altında bırakacağını söylemiştir.

Bunun üzerine bütün emirler, büyük bir şevk ve heyecanla yollarına devam etmişlerdir.

Gazze'ye vardıklarında Haçlıların tarafsız kalmalarını, Müslümanları arkadan vurmamalarını istemişlerdir.

Böylece iki ateş arasında kalmaktan kurtulmuş ve sahil yolunu takip ederek güvenli bir şekilde Aynicâlût'a ulaşmışlardır.

Sultan Kutuz, Aynicâlût'ta kumandanlarını toplayıp Moğolların İslam dünyasında yaptıkları zulüm, yağma ve tahribatı anlatarak onları galeyana getirmiştir.

Onun sözlerinden çok etkilenen kumandanlar canla başla savaşacaklarına ant içmişlerdir.

MOĞOL ORDUSU BÜYÜK BİR HEZİMETE UĞRADI

Ordusunu ikiye ayıran Kutuz, ordunun bir bölümünü ormanlık sahada pusuya yatırmış, geri kalanını da yine Baybars kumandasında ileri sevk etmiştir.

Aralarında Ermeni ve Gürcülerin de bulunduğu Moğol ordusu, ertesi gün Aynicâlût'a gelmiş; Baybars'ın komutasındakini Memluk kuvvetlerini görünce ordunun bundan ibaret olduğunu sanıp hücuma geçmiştir.

Baybars, geri çekilerek pusu kurulan yere Moğolları çekmeyi başarmış ve Moğol ordusu her taraftan kuşatılmıştır.

Savaşın bu aşamasında kumandayı ele alan Kutuz, başından miğferi çıkarıp yere atmış ve kılıcıyla düşmanın üzerine saldırmıştır.

Savaş sonunda Moğollar sayıca üstün İslam ordusu karşısında ağır bir mağlubiyete uğramışlar; adamlarının kaçma teklifini reddeden Moğol komutanı Ketboğa ile oğlu esir alınmış ve sultanın emriyle öldürülmüştür.

Kaynak: Fikriyat.com