Terörsüz Türkiye Sürecinde Hangi Aşamadayız?
Türkiye Cumhuriyeti’nin kararlı terörle mücadele politikası ve yürütülen kapsamlı güvenlik stratejileri, yeni bir aşamaya ulaştı. Irak’ın kuzeyinde örgüt mensupları ilk kez toplu şekilde silahlarını bırakarak, süreci destekleyen sembolik bir tören gerçekleştirdi.
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan önderliğinde son yıllarda yürüttüğü etkili güvenlik politikaları, sınır ötesi operasyonlar ve toplumsal destekle birlikte Türkiye, “terörsüz bir gelecek” için kararlılıkla ilerliyor. Süleymaniye kırsalında örgüt mensuplarının toplu silah bırakmasıyla başlayan yeni dönem, sadece sahada değil, siyasette ve toplumda da dönüşüm işaretleri veriyor.
Türkiye, son yıllarda terörle mücadelede benimsediği bütüncül
stratejiyle birlikte tarihî bir eşikte duruyor. Güvenlik güçlerinin
etkin operasyonları, sınır ötesi nokta atışı hamleler ve iç
istihbaratla şekillenen baskı politikası, örgütleri ciddi biçimde
zayıflatırken; toplumun da terör karşısında daha güçlü bir birlik
refleksi geliştirdiği görülüyor.
Bu sessiz ama kararlı dönüşüm, kamuoyunda “Terörsüz Türkiye süreci” olarak adlandırılıyor. Resmî bir mutabakat açıklaması yapılmasa da son haftalarda yaşanan gelişmeler, bu sürecin hem sahada hem siyasette giderek kurumsallaştığını gösteriyor.
Süleymaniye’deki Gelişme: Simgesel Ama Sıradan
Değil
Geçtiğimiz haftalarda Irak’ın kuzeyindeki Süleymaniye kırsalında
örgüt mensuplarının topluca silahlarını imha ettiği görüntüler, hem
içeride hem dışarıda ciddi bir yankı yarattı. Her ne kadar bu adım
örgüt içi bir karar gibi yansıtılsa da güvenlik kaynakları,
gelişmenin Türkiye’nin uzun vadeli baskı politikalarının ve
başarılı istihbarat çalışmalarının doğrudan sonucu olduğunu ifade
ediyor.
Bu olay, ilk kez örgüt tarafından kamuya açık bir şekilde gerçekleştirilen toplu silah bırakma eylemi olması açısından önemli.
Sahada Değişen Denge: Terörle Mücadelede Psikolojik
Üstünlük Türkiye’de
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Pençe-Kilit ve benzeri operasyonlarla
oluşturduğu güvenlik çemberi; hem sınır ötesi hem de yurt içindeki
örgüt yapılanmalarını büyük ölçüde pasifize etti. Bu fiziksel
baskıya ek olarak, istihbarat teşkilatlarının hedef odaklı
çalışmaları, örgüt yöneticilerinin hareket kabiliyetini
sınırlandırdı. Bu sayede Türkiye, yalnızca askeri değil psikolojik
bir üstünlük de sağlamış durumda.
Toplumsal Destek ve Sessiz Kabulleniş
Türkiye’de toplumun geniş kesimlerinin teröre karşı ortak tutum
alması, bu sürecin sosyal ayağını güçlendiriyor. Şehirlerde artan
güvenlik hissi, doğu ve güneydoğu bölgelerinde hayatın normale
dönmesi, gençlerin terör yerine eğitime, üretime ve girişime
yönelmesi bu sessiz dönüşümün göstergeleri arasında yer alıyor.
Siyasi arenada da bu sürece doğrudan isim verilmese de çoğu partinin açıklamaları “terörden arınmış bir Türkiye” hedefinde ortaklaştıklarını gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “birlik ve bütünlük içinde terörden arındırılmış bir gelecek inşa edeceğiz” sözleri, bu iradenin devlet katında net şekilde korunduğunu ortaya koyuyor.
Yasalar, Güvenlik, Diplomasi: Eşzamanlı
İlerleyiş
“Terörsüz Türkiye” hedefi yalnızca sahadaki başarılarla değil,
yasama sürecindeki yeni adımlarla da destekleniyor. Meclis’te
kurulması planlanan ve silah bırakma sürecine dair yasal
düzenlemeleri ele alacak özel komisyon, sürecin siyasi ve hukuki
altlığını da hazırlıyor.
Ayrıca Türkiye’nin bölgesel diplomasi atağı, komşu ülkelerle güvenlik iş birliklerini artırarak örgütlerin hareket alanlarını daha da daraltıyor.
Türkiye artık terörle mücadelede sadece tehditleri bastıran değil,
terörü tamamen gündem dışı bırakmayı hedefleyen bir aşamaya geçmiş
durumda. Bu yeni dönem, açıklamalarla değil, uygulamalarla ve
sahadaki etkili sonuçlarla inşa ediliyor.
Silahların sustuğu, güvenliğin kalıcılaştığı, gençlerin geleceğe umutla baktığı bir Türkiye hayali, artık daha fazla kişi için somut bir gerçeklik.